|
Category |
English |
Turkish |
|
General |
|
1 |
General |
a new one on me n.
|
şaşırtıcı bir şey |
|
2 |
General |
one-on-one n.
|
iki kişinin buluşması |
|
3 |
General |
one-on-one n.
|
iki kişinin yüzleşmesi |
|
4 |
General |
hold out on one v.
|
birinden gizlemek |
|
5 |
General |
put on one side v.
|
sonraya bırakmak |
|
6 |
General |
stake all one's money on one gamble v.
|
rest çekmek |
|
7 |
General |
pull a fast one on somebody v.
|
kazık atmak |
|
8 |
General |
pile one trouble on another v.
|
derde dert katmak |
|
9 |
General |
be so few one can count them on the fingers of one hand v.
|
parmakla gösterilmek |
|
10 |
General |
stand on one foot v.
|
tek ayak üstünde durmak |
|
|
11 |
General |
stand on one foot v.
|
tek ayak üzerinde durmak |
|
12 |
General |
raise two kids on one salary v.
|
bir maaşla iki çocuğa bakmak |
|
13 |
General |
raise two kids on one salary v.
|
bir maaşla iki çocuk büyütmek |
|
14 |
General |
raise two kids on one salary v.
|
tek maaşla iki çocuğa bakmak |
|
15 |
General |
bring one on one's way v.
|
eşlik etmek |
|
16 |
General |
turn the back on one v.
|
sırtını dönmek |
|
17 |
General |
bring one on one's way v.
|
katılmak |
|
18 |
General |
turn the back on one v.
|
terk etmek |
|
19 |
General |
turn the back on one v.
|
bırakmak |
|
20 |
General |
bring one on one's way v.
|
yol göstermek |
|
21 |
General |
turn the back on one v.
|
vazgeçmek |
|
22 |
General |
go one on one v.
|
teke tek mücadele etmek |
|
23 |
General |
one up on adj.
|
bir adım önde |
|
24 |
General |
one-on-one adj.
|
teke tek |
|
25 |
General |
one-on-one adj.
|
yüz yüze |
|
26 |
General |
one-on-one adj.
|
bire bir |
|
27 |
General |
one on one [us] adj.
|
iki kişi arasında dolaysız iletişim içeren |
|
28 |
General |
one on one [us] adj.
|
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
|
29 |
General |
one-on-one adj.
|
iki kişi arasında doğrudan iletişim veya alışveriş içeren |
|
30 |
General |
one-on-one adj.
|
iki kişi arasındaki doğrudan iletişim veya alışverişe dair |
|
|
31 |
General |
on the one part adv.
|
bir yandan |
|
32 |
General |
one thing on top of another adv.
|
üst üste |
|
33 |
General |
on the one hand adv.
|
bir yandan |
|
34 |
General |
on one condition adv.
|
bir şartla |
|
35 |
General |
one thing on top of another adv.
|
birbiri üstüne |
|
36 |
General |
one on the top of the other adv.
|
üst üste |
|
37 |
General |
on the one hand adv.
|
diğer taraftan |
|
38 |
General |
on the one hand adv.
|
bir taraftan |
|
39 |
General |
on one hand adv.
|
bir yandan |
|
40 |
General |
on one hand adv.
|
bir taraftan |
|
41 |
General |
on the one hand ... on the other hand adv.
|
bir yandan ... diğer yandan |
|
42 |
General |
on one condition only adv.
|
tek bir şartla |
|
43 |
General |
on one condition adv.
|
tek bir şartla |
|
44 |
General |
on one hand ... on the other hand adv.
|
bir yandan ... diğer yandan |
|
45 |
General |
one-on-one adv.
|
teke tekte |
|
46 |
General |
one-on-one adv.
|
doğrudan karşılaşmada |
|
Phrasals |
|
47 |
Phrasals |
burst on (one) v.
|
birden aklına gelmek/akıl etmek |
|
48 |
Phrasals |
burst on (one) v.
|
aklında/zihninde bir fikir belirivermek |
|
49 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
etrafını sarmak |
|
50 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
çember içine almak |
|
51 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
çevresini sarmak |
|
52 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
(duygular, düşünceler) üstüne çökmek |
|
53 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
(duygular, düşünceler) çepeçevre sarmak |
|
54 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
yaklaşmak |
|
55 |
Phrasals |
close in on (one) v.
|
eli kulağında olmak |
|
56 |
Phrasals |
concur on (someone or something) with (one) v.
|
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak |
|
57 |
Phrasals |
concur on (someone or something) with (one) v.
|
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak |
|
58 |
Phrasals |
concur with (one) on (someone or something) v.
|
(birisi) ile (belli bir kişi, düşünce ya da mesele) hakkında uzlaşmak |
|
59 |
Phrasals |
concur with (one) on (someone or something) v.
|
(birisi) ile ((belli bir kişi, düşünce ya da mesele) üstünde anlaşmaya varmak |
|
60 |
Phrasals |
challenge (one) on (something) v.
|
görüşüne, sözüne vs. itiraz etmek |
|
61 |
Phrasals |
challenge (one) on (something) v.
|
görüşüne, sözüne vs. karşı çıkmak |
|
62 |
Phrasals |
challenge (one) on (something) v.
|
görüşüne, sözüne vs. itirazda bulunmak |
|
63 |
Phrasals |
challenge (one) on (something) v.
|
görüşünün, sözünün vs. doğru olmadığını savunmak |
|
64 |
Phrasals |
challenge (one) on (something) v.
|
görüşü, sözü vs. hakkında (biriyle) tartışmak |
|
65 |
Phrasals |
yammer on (at one) v.
|
söylenip durmak |
|
66 |
Phrasals |
yammer on (at one) v.
|
dırdır etmek |
|
67 |
Phrasals |
yammer on (at one) v.
|
kafa şişirmek |
|
68 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmaya itmek |
|
69 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
(birini bir şeyi/kaynağı) kullanmak zorunda bırakmak |
|
70 |
Phrasals |
drive (one) back on (something) v.
|
cebinden yemek/harcamak zorunda bırakmak |
|
|
71 |
Phrasals |
enforce (something) on (one) v.
|
(birine bir şeyi) dayatmak/zorla kabul ettirmek/uygulamak |
|
72 |
Phrasals |
yack on (at one) v.
|
kafa ütülemek |
|
73 |
Phrasals |
yack on (at one) v.
|
dırdır etmek |
|
74 |
Phrasals |
yak on (at one) v.
|
önemsiz veya anlamsız bir konuda yorucu, sıkıcı ve uzun uzadıya konuşmak |
|
75 |
Phrasals |
fawn on (one) v.
|
(birini) göklere çıkarmak |
|
76 |
Phrasals |
fawn on (one) v.
|
(birine) yaltaklanmak |
|
77 |
Phrasals |
fawn on (one) v.
|
(biri için) yaygara koparmak |
|
78 |
Phrasals |
fawn on (one) v.
|
(biri için) ortalığı velveleye vermek |
|
79 |
Phrasals |
fawn on (one) v.
|
(biri için) tantana yapmak |
|
80 |
Phrasals |
pull (one) up on (something) v.
|
(birini bir şeyden) sorumlu tutmak |
|
81 |
Phrasals |
pull (one) up on (something) v.
|
(birini bir şeyden) mesul tutmak |
|
82 |
Phrasals |
try (something) out on (one) v.
|
(bir şeyi birinin) üstünde denemek |
|
83 |
Phrasals |
try (something) out on (one) v.
|
(bir şeyi birinin) üstünde test etmek |
|
84 |
Phrasals |
try (something) out on (one) v.
|
(birinin) bir şey hakkındaki görüşünü/geribildirimini almak |
|
85 |
Phrasals |
turn (one) on to (something) v.
|
(birini bir şeyden) haberdar etmek |
|
86 |
Phrasals |
turn (one) on to (something) v.
|
(birini) ilgilenebileceği, sevebileceği bir şeyle tanıştırmak |
|
87 |
Phrasals |
turn (one) on to (something) v.
|
(birine) ilgilenebileceği, sevebileceği bir şey önermek |
|
88 |
Phrasals |
visit (something) on (one) v.
|
(birine bir şey) dadandırmak |
|
89 |
Phrasals |
visit (something) on (one) v.
|
(birine bir şey) musallat etmek |
|
90 |
Phrasals |
visit (something) on (one) v.
|
(birinin bir şey) yaşamasına neden olmak |
|
91 |
Phrasals |
visit (something) on (one) v.
|
(birinde bir şeye) neden olmak |
|
92 |
Phrasals |
visit (something) on (one) v.
|
(birini bir şeye) uğratmak |
|
93 |
Phrasals |
jar on (one) v.
|
(birinin) kulağını, gözünü tırmalamak |
|
94 |
Phrasals |
jar on (one) v.
|
(birinin) kulağını, gözünü, vücudunu yormak |
|
95 |
Phrasals |
jar on (one) v.
|
(birinde) kötü/hoş olmayan bir his yaratmak |
|
96 |
Phrasals |
jar on (one) v.
|
(birinde) kötü bir izlenim yaratmak |
|
97 |
Phrasals |
jar on (one) v.
|
(birinde) çelişkili bir izlenim yaratmak |
|
98 |
Phrasals |
jar on (one) v.
|
(birinde) bir uyumsuzluk/uyuşmazlık izlenimi yaratmak |
|
99 |
Phrasals |
perve on (one) v.
|
(birine) sapıkça bakmak/laf atmak |
|
100 |
Phrasals |
perve on (one) v.
|
(birine) davetkar bakışlar atmak |
|
101 |
Phrasals |
perve on (one) v.
|
(birini) kesmek |
|
102 |
Phrasals |
perve on (one) v.
|
(birine) çapkın bakışlar atmak |
|
103 |
Phrasals |
perve on (one) v.
|
(birine) rahatsız edici şekilde bakmak/laf atmak |
|
104 |
Phrasals |
perve on (one) v.
|
(birine) gözünü dikip bakmak |
|
105 |
Phrasals |
put (something) over on (one) v.
|
(birini bir şeyle) kandırmak |
|
106 |
Phrasals |
put (something) over on (one) v.
|
(birini) bir şakaya alet etmek |
|
107 |
Phrasals |
put (something) over on (one) v.
|
(birini) bir şakanın kurbanı yapmak |
|
108 |
Phrasals |
put (something) over on (one) v.
|
(birine) bir şakayı yedirmek |
|
109 |
Phrasals |
put (something) over on (one) v.
|
(birini bir şeyle) işletmek |
|
110 |
Phrasals |
advise (one) on (something) v.
|
(birine bir şey) hakkında tavsiye vermek |
|
111 |
Phrasals |
advise (one) on (something) v.
|
(birine bir şey) hakkında akıl vermek |
|
112 |
Phrasals |
advise (one) on (something) v.
|
(birine bir şey) hakkında fikir vermek |
|
113 |
Phrasals |
advise (one) on (something) v.
|
(birine bir şey) hakkında tavsiye vermek |
|
114 |
Phrasals |
advise (one) on (something) v.
|
(birine bir şey) hakkında akıl vermek |
|
115 |
Phrasals |
advise (one) on (something) v.
|
(birine bir şey) hakkında fikir vermek |
|
116 |
Phrasals |
bail on (one) v.
|
(birini) terk etmek |
|
117 |
Phrasals |
bail on (one) v.
|
(birini) yalnız bırakmak |
|
118 |
Phrasals |
bail on (one) v.
|
(birini) yüzüstü bırakmak |
|
119 |
Phrasals |
bail on (one) v.
|
(birini) bırakıp gitmek |
|
120 |
Phrasals |
bail on (one) v.
|
(birinden) ayrılmak |
|
121 |
Phrasals |
bail out on (one) v.
|
(birini) terk etmek |
|
122 |
Phrasals |
bail out on (one) v.
|
(birini) yalnız bırakmak |
|
123 |
Phrasals |
bail out on (one) v.
|
(birini) yüzüstü bırakmak |
|
124 |
Phrasals |
bail out on (one) v.
|
(birini) bırakıp gitmek |
|
125 |
Phrasals |
bail out on (one) v.
|
(birinden) ayrılmak |
|
126 |
Phrasals |
book (one) on (something) v.
|
(birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir yer ayırmak |
|
127 |
Phrasals |
book (one) on (something) v.
|
(birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir yer rezerve etmek |
|
128 |
Phrasals |
book (one) on (something) v.
|
(birine/kendine) (bir ulaşım aracında) bir koltuk rezerve etmek |
|
129 |
Phrasals |
brief (one) on (someone or something) v.
|
(birini biri/bir şey) hakkında kısaca bilgilendirmek |
|
130 |
Phrasals |
brief (one) on (someone or something) v.
|
(birine biri/bir şey) hakkında ana hatlarıyla bilgi vermek |
|
131 |
Phrasals |
brief (one) on (someone or something) v.
|
(birine biri/bir şey) hakkında kısaca bilgi vermek |
|
132 |
Phrasals |
brief (one) on (someone or something) v.
|
(birine biri/bir şey) hakkında özet geçmek |
|
133 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birini bir şeyde) aramak |
|
134 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birini bir şeyde telefonla) aramak |
|
135 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birine bir şeyde) telefon etmek |
|
136 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birine bir şeyde) meydan okumak |
|
137 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) düelloya davet etmek/çağırmak |
|
138 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) karşılaşmaya davet etmek/çağırmak |
|
139 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birini bir şeye/bir şey yapmaya) çağırmak/davet etmek |
|
140 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birine bir konuda) karşı çıkmak |
|
141 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birine bir konuda) muhalefet etmek |
|
142 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birine bir konuda) itiraz etmek |
|
143 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) uyarmak |
|
144 |
Phrasals |
call (one) on (something) v.
|
(birine bir konuda) bir şey demek |
|
145 |
Phrasals |
catch on with (one) v.
|
(birileri arasında) popüler olmak |
|
146 |
Phrasals |
catch on with (one) v.
|
(birileri tarafından) tutmak |
|
147 |
Phrasals |
catch on with (one) v.
|
(birileri tarafından) ilgi görmek |
|
148 |
Phrasals |
catch on with (one) v.
|
(birileri arasında) rağbet görmek |
|
149 |
Phrasals |
chicken out on (one) v.
|
(birini) yüzüstü bırakmak |
|
150 |
Phrasals |
come on to (one) v.
|
(birine) asılmak |
|
151 |
Phrasals |
come on to (one) v.
|
(birine) askıntı olmak |
|
152 |
Phrasals |
come on to (one) v.
|
(biriyle) flört etmek |
|
153 |
Phrasals |
come on to (one) v.
|
(birine) yazılmak |
|
154 |
Phrasals |
come on to (one) v.
|
(birine) kur yapmak |
|
155 |
Phrasals |
come on to (one) v.
|
(birine) yakınlaşmak |
|
156 |
Phrasals |
confer on (someone or something) with (one) v.
|
(biriyle birini/bir şeyi) müzakere etmek |
|
157 |
Phrasals |
confer on (someone or something) with (one) v.
|
(biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine görüşmek |
|
158 |
Phrasals |
confer on (someone or something) with (one) v.
|
(biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine konuşmak |
|
159 |
Phrasals |
confer on (someone or something) with (one) v.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili (birine) danışmak |
|
160 |
Phrasals |
confer on (someone or something) with (one) v.
|
(biriyle birini/bir şeyi) ele almak |
|
161 |
Phrasals |
confer with (one) on (someone or something) v.
|
(biriyle birini/bir şeyi) müzakere etmek |
|
162 |
Phrasals |
confer with (one) on (someone or something) v.
|
(biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine görüşmek |
|
163 |
Phrasals |
confer with (one) on (someone or something) v.
|
(biriyle biri/bir şey) hakkında/üzerine konuşmak |
|
164 |
Phrasals |
confer with (one) on (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili (birine) danışmak |
|
165 |
Phrasals |
confer with (one) on (someone or something) v.
|
(biriyle birini/bir şeyi) ele almak |
|
166 |
Phrasals |
confer with (one) on (someone or something) v.
|
(biriyle/bir şeyle) ilgili (birinin) görüşünü almak |
|
167 |
Phrasals |
console (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) rahatlatmak |
|
168 |
Phrasals |
console (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) teselli etmek |
|
169 |
Phrasals |
console (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) avutmak |
|
170 |
Phrasals |
console (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) teskin etmek |
|
171 |
Phrasals |
count (one) in on (something) v.
|
(birini bir şeye) dahil etmek |
|
172 |
Phrasals |
count (one) in on (something) v.
|
(birinin bir planın, etkinliğin) içinde saymak |
|
173 |
Phrasals |
count (one) in on (something) v.
|
(birine bir şeyde) yer vermek |
|
174 |
Phrasals |
count (one) in on (something) v.
|
(birini bir plana, etkinliğe) katılacakların/dahil olacakların içinde saymak |
|
175 |
Phrasals |
disagree with (one) on (something) v.
|
(biriyle bir şey hakkında/bir konuda) aynı fikirde olmamak |
|
176 |
Phrasals |
disagree with (one) on (something) v.
|
(biriyle bir şey hakkında/bir konuda) hemfikir olmamak |
|
177 |
Phrasals |
disagree with (one) on (something) v.
|
(biriyle bir şey hakkında/bir konuda) karşıt görüşlere sahip olmak |
|
178 |
Phrasals |
disagree with (one) on (something) v.
|
(bir şey hakkında/bir konuda birine) katılmamak |
|
179 |
Phrasals |
examine (one) on (something) v.
|
(birinin bir konu/alan) hakkındaki bilgisini sınamak |
|
180 |
Phrasals |
examine (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda/alanda) sınav yapmak |
|
181 |
Phrasals |
examine (one) on (something) v.
|
(birini bir şeyden) sınav yapmak |
|
182 |
Phrasals |
foist (someone something) (up)on (one) v.
|
(birini/bir şeyi birinin) başına yıkmak |
|
183 |
Phrasals |
foist (someone something) (up)on (one) v.
|
(birini/bir şeyi birine) yamamak |
|
184 |
Phrasals |
foist (someone something) (up)on (one) v.
|
(birini/bir şeyi birine) kakalamak |
|
185 |
Phrasals |
foist (someone something) (up)on (one) v.
|
(birini/bir şeyi birinin) üstüne atıp başından savmak |
|
186 |
Phrasals |
force (something) on (one) v.
|
(birine bir şey) dayatmak |
|
187 |
Phrasals |
force (something) on (one) v.
|
(birinin) üstüne (bir şey) yıkmak |
|
188 |
Phrasals |
gang up on (one) v.
|
(birine karşı) birlik olmak |
|
189 |
Phrasals |
gang up on (one) v.
|
birlik olup (birine) saldırmak |
|
190 |
Phrasals |
gang up on (one) v.
|
hep birlikte (birinin) üstüne gitmek |
|
191 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(birinin) üstüne gitmek |
|
192 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(birini) daraltmak |
|
193 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(birini) darlamak |
|
194 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(birini) sıkıştırmak |
|
195 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(biri) hakkında suçlayıcı bir bilgi edinmek |
|
196 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(biri) aleyhinde bir kanıt bulmak |
|
197 |
Phrasals |
get on (one) v.
|
(biri) aleyhinde bir bilgi elde etmek |
|
198 |
Phrasals |
go on at (one) v.
|
(birinin) kafasını ütülemek |
|
199 |
Phrasals |
go on at (one) v.
|
(birinin) başının etini yemek |
|
200 |
Phrasals |
go on at (one) v.
|
(birine) söylenip durmak |
|
201 |
Phrasals |
go on at (one) v.
|
(birine) çıkışmak |
|
202 |
Phrasals |
go on at (one) v.
|
(birini) azarlamak |
|
203 |
Phrasals |
go on at (one) v.
|
(birinin) üstüne varmak/gitmek |
|
204 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(birinin) gözünde değeri artmak |
|
205 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(biri) tarafından giderek takdir edilmek |
|
206 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(biri) tarafından giderek/zamanla sevilmek |
|
207 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(birinin) içinde büyümek |
|
208 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(biri) için daha belirgin bir hal almak |
|
209 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(biri) için daha aşikar hale gelmek |
|
210 |
Phrasals |
grow on (one) v.
|
(biri) için bariz bir hale gelmek |
|
211 |
Phrasals |
harp on (one) (about something) v.
|
(birine birinden/bir şeyden) şikayet edip durmak |
|
212 |
Phrasals |
harp on (one) (about something) v.
|
(birine biri/bir şey hakkında) söylenip durmak |
|
213 |
Phrasals |
harp on (one) (about something) v.
|
(birine) sürekli (birinden/bir şeyden) yakınmak |
|
214 |
Phrasals |
inflict (something) on (one) v.
|
(birine zarar, acı) vermek/çektirmek |
|
215 |
Phrasals |
inflict (something) on (one) v.
|
(birinin) üzerine (bir şey ) yüklemek |
|
216 |
Phrasals |
inflict (something) on (one) v.
|
(birini zarara, belaya) uğratmak |
|
217 |
Phrasals |
inform on (one) v.
|
(birini) ele vermek |
|
218 |
Phrasals |
inform on (one) v.
|
(birini) şikayet etmek |
|
219 |
Phrasals |
inform on (one) v.
|
(birini) gammazlamak |
|
220 |
Phrasals |
inform on (one) v.
|
(birini) ihbar etmek |
|
221 |
Phrasals |
inform on (one) v.
|
(birini) jurnal etmek |
|
222 |
Phrasals |
inform on (one) v.
|
(birini) ispiyonlamak |
|
223 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(birinin bir şeyi) yapmasını sürekli hatırlatmak |
|
224 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(birinin bir konuda) başının etini yemek |
|
225 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(bir şeyi) yapması için (birine) dırdır etmek |
|
226 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(bir konuda birini) sürekli sıkıştırmak/dürtmek |
|
227 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(birini bir konuda) sürekli teşvik etmek |
|
228 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(bir konuda birinin) peşini bırakmamak |
|
229 |
Phrasals |
keep on (one) about (something) v.
|
(bir konuda birini) sürekli motive etmek |
|
230 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birini) sıkboğaz etmek |
|
231 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birinin) başını şişirmek |
|
232 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birinin) kafasını ütülemek |
|
233 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birini) sıkıştırmak |
|
234 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birine) sürekli hatırlatmak |
|
235 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birinin) başının etini yemek |
|
236 |
Phrasals |
keep on at (one) v.
|
(birini) sürekli teşvik etmek |
|
237 |
Phrasals |
kiss (one) on (some place) v.
|
(birini bir yerden/bir yerinden) öpmek |
|
238 |
Phrasals |
let (one) in on (something) v.
|
(birine) gizli/herkesin bilmediği bir sırrı açıklamak |
|
239 |
Phrasals |
let (one) in on (something) v.
|
(birini gizli bir şeye) dahil etmek |
|
240 |
Phrasals |
let (one) in on (something) v.
|
(birini bir şeyin) içine aldırmak |
|
241 |
Phrasals |
let (one) in on (something) v.
|
(birini bir şeye) ortak etmek |
|
242 |
Phrasals |
palm (something) off (on one) (as something else) v.
|
(birine bir şeyi başka bir şey olarak) kakalamak/yutturmak |
|
243 |
Phrasals |
pawn (something) off (on one) (as something else) v.
|
(birine bir şeyi başka bir şey olarak) kakalamak/yutturmak |
|
244 |
Phrasals |
pin (something) on (one) v.
|
(suçu birinin) üstüne yıkmak/atmak |
|
245 |
Phrasals |
press (something) (up)on (one) v.
|
(birine bir şeyi) ısrarla/zorla vermeye çalışmak |
|
246 |
Phrasals |
prevail on (one) to (do something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) razı etmek |
|
247 |
Phrasals |
prevail on (one) to (do something) v.
|
(birini bir şey yapmaya) ikna etmek |
|
248 |
Phrasals |
put (one) on v.
|
(biriyle) dalga geçmek |
|
249 |
Phrasals |
put (one) on v.
|
(biriyle) kafa bulmak |
|
250 |
Phrasals |
put (one) on v.
|
(birini) kandırmak |
|
251 |
Phrasals |
put (one) on v.
|
(birini) işletmek |
|
252 |
Phrasals |
put one over on v.
|
-i kandırmak |
|
253 |
Phrasals |
put one over on v.
|
-i işletmek |
|
254 |
Phrasals |
put one over on v.
|
-i oyuna getirmek |
|
255 |
Phrasals |
put one over on v.
|
-i kerizlemek |
|
256 |
Phrasals |
put one over on v.
|
-i şakaya alet etmek |
|
257 |
Phrasals |
put one over on v.
|
-i kafaya almak |
|
258 |
Phrasals |
put one over on v.
|
ile kafa bulmak |
|
259 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(birini) kandırmak |
|
260 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(birini) işletmek |
|
261 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(birini) oyuna getirmek |
|
262 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(birini) kerizlemek |
|
263 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(birini) bir şakaya alet etmek |
|
264 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(birini) kafaya almak |
|
265 |
Phrasals |
put one over on (one) v.
|
(biriyle) kafa bulmak |
|
266 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
bozulup (birini) yarı yolda bırakmak |
|
267 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
bozulup (birinin) elinde kalmak |
|
268 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
(birini) yüzüstü bırakmak |
|
269 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
(birini) ortada bırakmak |
|
270 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
(birinden) vazgeçmek |
|
271 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
çabalamayı bırakmak |
|
272 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
aniden işi bırakmak |
|
273 |
Phrasals |
quit on (one) v.
|
birden işten ayrılmak |
|
274 |
Phrasals |
quiz (one) on (something) v.
|
(birini bir konuda) test etmek |
|
275 |
Phrasals |
quiz (one) on (something) v.
|
(birinin bir konudaki) bilgisini sınamak |
|
276 |
Phrasals |
quiz (one) on (something) v.
|
(birine bir konuda) kısa sınav/sözlü/test yapmak |
|
277 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birinin) kafasını ütülemek |
|
278 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birinin) başının etini yemek |
|
279 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birine) vırvır etmek |
|
280 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birine) dırdır etmek |
|
281 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birine) söylenip durmak |
|
282 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birini) eleştirip durmak |
|
283 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birini) fırçalayıp/azarlayıp durmak |
|
284 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birine) fırça çekmek |
|
285 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birini) paylamak |
|
286 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(biriyle) dalga geçmek |
|
287 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(biriyle) alay etmek |
|
288 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(birine) sataşmak |
|
289 |
Phrasals |
rag on (one) v.
|
(biriyle) kafa bulmak |
|
290 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birinin) kafasını ütülemek |
|
291 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birinin) başının etini yemek |
|
292 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birine) vırvır etmek |
|
293 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birine) dırdır etmek |
|
294 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birine) söylenip durmak |
|
295 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birini) eleştirip durmak |
|
296 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birini) fırçalayıp/azarlayıp durmak |
|
297 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birine) fırça çekmek |
|
298 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birini) paylamak |
|
299 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(biriyle) dalga geçmek |
|
300 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(biriyle) alay etmek |
|
301 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(birine) sataşmak |
|
302 |
Phrasals |
rake on (one) v.
|
(biriyle) kafa bulmak |
|
303 |
Phrasals |
set (someone or something) on (one) v.
|
(birini/bir şeyi birinin) üstüne salmak |
|
304 |
Phrasals |
set (someone or something) on (one) v.
|
(birini/bir şeyi birinin) üzerine saldırtmak |
|
305 |
Phrasals |
slip something over on (one) v.
|
(birini) oyuna getirmek |
|
306 |
Phrasals |
slip something over on (one) v.
|
(birinin) aklını çelmek |
|
307 |
Phrasals |
slip something over on (one) v.
|
(birini) kandırmak |
|
308 |
Phrasals |
squeal on (one) v.
|
(birini) ispiyonlamak |
|
309 |
Phrasals |
squeal on (one) v.
|
(birini) ele vermek |
|
310 |
Phrasals |
squeal on (one) v.
|
(birini) gammazlamak |
|
311 |
Phrasals |
squeal on (one) v.
|
(birini) ihbar etmek |
|
312 |
Phrasals |
take (one) up on (something) v.
|
(birinin) daha önceden ettiği bir teklifi kabul etmek/değerlendirmek |
|
313 |
Phrasals |
tattle on (one) v.
|
(birini) şikayet etmek |
|
314 |
Phrasals |
tattle on (one) v.
|
(birini) ispiyonlamak |
|
315 |
Phrasals |
tattle on (one) v.
|
(birini/birinin yaptıklarını) söylemek |
|
316 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) işletmek |
|
317 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birine) şaka yapmak |
|
318 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) oyuna getirmek |
|
319 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birine) muziplik yapmak |
|
320 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(biriyle) kafa bulmak |
|
321 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) kafaya almak |
|
322 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) makaraya sarmak |
|
323 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) matrağa almak |
|
324 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(biriyle) taşak geçmek |
|
325 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) yanıltmak |
|
326 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birine) oyun oynamak |
|
327 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(biriyle) dalga geçmek |
|
328 |
Phrasals |
trick on (one) v.
|
(birini) aldatmak |
|
Phrases |
|
329 |
Phrases |
on one occasion expr.
|
bir kez daha |
|
330 |
Phrases |
on one occasion expr.
|
bir seferinde |
|
331 |
Phrases |
on one occasion expr.
|
bir keresinde |
|
332 |
Phrases |
on one occasion expr.
|
yeniden |
|
333 |
Phrases |
and I don't play one on tv expr.
|
pek de fikrim yok |
|
334 |
Phrases |
and I don't play one on tv expr.
|
pek bilmem |
|
335 |
Phrases |
and I don't play one on tv expr.
|
hiç denemedim |
|
336 |
Phrases |
and I don't play one on tv expr.
|
… değilim |
|
337 |
Phrases |
and I don't play one on tv expr.
|
amerikalı aktörlerin "doktor değilim ama tv'de doktoru canlandırıyorum" sözünden ortaya çıkmış alaycı bir ifade |
|
338 |
Phrases |
with one eye on (something) expr.
|
bir gözü (bir şeyde) |
|
339 |
Phrases |
with one eye on (something) expr.
|
ara ara (bir şeye) göz atarak |
|
340 |
Phrases |
with one eye on (something) expr.
|
göz ucuyla (bir şeyi) kontrol ederek |
|
341 |
Phrases |
with one eye on expr.
|
bir gözüyle bir şeyi kontrol ederek |
|
342 |
Phrases |
with one eye on expr.
|
ara ara bir şeye göz atarak |
|
343 |
Phrases |
with one eye on expr.
|
göz ucuyla bir şeyi kontrol ederek |
|
344 |
Phrases |
on one hand...on the other… expr.
|
bir yandan ... diğer yandan… |
|
Proverb |
|
345 |
Proverb |
he puts his pants on one leg at a time
|
sıradan insan |
|
346 |
Proverb |
he puts his pants on one leg at a time
|
etten kemikten insan |
|
347 |
Proverb |
he puts his pants on one leg at a time
|
senin benim gibi biri |
|
348 |
Proverb |
If two ride on a horse one must ride behind
|
bir çöplükte iki horoz ötmez |
|
349 |
Proverb |
if two ride on a horse, one must ride behind
|
bir koltukta iki karpuz taşınmaz |
|
350 |
Proverb |
if two ride on a horse, one must ride behind
|
bir ipte iki cambaz oynamaz |
|
Colloquial |
|
351 |
Colloquial |
leg up on (one) n.
|
(birine) karşı avantaj |
|
352 |
Colloquial |
leg up on (one) n.
|
(birine) karşı üstünlük |
|
353 |
Colloquial |
hang one on v.
|
kafa çekmek |
|
354 |
Colloquial |
hang one on v.
|
sarhoş olmak |
|
355 |
Colloquial |
be crook on (one) [australia/new zealand] v.
|
(birinden) irite olmak |
|
356 |
Colloquial |
be crook on (one) [australia/new zealand] v.
|
(birinden) rahatsız olmak |
|
357 |
Colloquial |
be crook on (one) [australia/new zealand] v.
|
(birine) bozulmak |
|
358 |
Colloquial |
be crook on (one) [australia/new zealand] v.
|
(birine) gıcık olmak |
|
359 |
Colloquial |
be crook on (one) [australia/new zealand] v.
|
(birine) uyuz olmak |
|
360 |
Colloquial |
be crook on (one) [australia/new zealand] v.
|
(birine) kıl olmak |
|
361 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) oyuna getirmek |
|
362 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) kandırmak |
|
363 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) keklemek |
|
364 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) işletmek |
|
365 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) kafaya almak |
|
366 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) sazanlamak |
|
367 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(birini) oyununa düşürmek |
|
368 |
Colloquial |
get one over on (one) v.
|
(biriyle) kafa bulmak |
|
369 |
Colloquial |
be one up on somebody v.
|
birinden üstün olmak |
|
370 |
Colloquial |
be one up on somebody v.
|
birinden bir adım önde olmak |
|
371 |
Colloquial |
be one up on somebody v.
|
birinden avantajlı durumda olmak |
|
372 |
Colloquial |
be one up on somebody v.
|
birinden önde olmak |
|
373 |
Colloquial |
get one up on somebody v.
|
birinden üstün olmak |
|
374 |
Colloquial |
get one up on somebody v.
|
birinden bir adım önde olmak |
|
375 |
Colloquial |
get one up on somebody v.
|
birinden avantajlı durumda olmak |
|
376 |
Colloquial |
get one up on somebody v.
|
birinden önde olmak |
|
377 |
Colloquial |
have one up on somebody v.
|
birinden üstün olmak |
|
378 |
Colloquial |
have one up on somebody v.
|
birinden bir adım önde olmak |
|
379 |
Colloquial |
have one up on somebody v.
|
birinden avantajlı durumda olmak |
|
380 |
Colloquial |
have one up on somebody v.
|
birinden önde olmak |
|
381 |
Colloquial |
have one up on (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) karşı avantaj elde etmek |
|
382 |
Colloquial |
have one up on (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) karşı avantaj kazanmak |
|
383 |
Colloquial |
have one up on (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) karşı üstünlük elde etmek |
|
384 |
Colloquial |
have one up on (someone or something) v.
|
(birine/bir şeye) karşı üstünlük sağlamak |
|
385 |
Colloquial |
have one up on (someone or something) v.
|
(birinden/bir şeyden) bir adım önde olmak |
|
386 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birinin) aleyhinde kanıt olmak |
|
387 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(biri) hakkında suçlayıcı kanıt olmak |
|
388 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(biri) hakkında bir suç, kabahat işlediğine dair kanıt olmak |
|
389 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birinin) uygunsuz bir davranışta bulunduğuna dair kanıt olmak |
|
390 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birine) karşı avantaj sahibi olmak |
|
391 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birine) karşı üstünlük sağlayacak (bir şeyi) olmak |
|
392 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
üzerinde (bir şey) olmak |
|
393 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
yanında (bir şey) olmak |
|
394 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birine) karşı suçlayıcı kanıtı olmak |
|
395 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
birinin bir suç işlediğine, yanlış yaptığına, uygunsuz davrandığına dair kanıtı olmak |
|
396 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birine) karşı kanıtı/delili olmak |
|
397 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birine) karşı bir avantaj sahibi olmak |
|
398 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birine) karşı bir üstünlüğü olmak |
|
399 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birinin) üzerinde bir şey olmak |
|
400 |
Colloquial |
have (something) on (one) v.
|
(birinin) yanında bir şey olmak |
|
401 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birine) yutturmak |
|
402 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birine) yalan söylemek |
|
403 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) yemek |
|
404 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) uyutmak |
|
405 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) keklemek |
|
406 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) tahrik etmek |
|
407 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) kışkırtmak |
|
408 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) sinirlendirmek |
|
409 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birini) iyice çileden çıkarmak |
|
410 |
Colloquial |
shine (one) on v.
|
(birine) hakaret etmek |
|
411 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birini) kandırmak |
|
412 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birini) dolandırmak |
|
413 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birine) dümen çevirmek |
|
414 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birine) sahtekarlık yapmak |
|
415 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birine) dalavere çevirmek |
|
416 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birini) kafeslemek |
|
417 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birini) oyuna getirmek |
|
418 |
Colloquial |
slip one over on (one) v.
|
(birini) keklemek |
|
419 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-i kandırmak |
|
420 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-i dolandırmak |
|
421 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-e dümen çevirmek |
|
422 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-e sahtekarlık yapmak |
|
423 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-e dalavere çevirmek |
|
424 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-i kafeslemek |
|
425 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-i oyuna getirmek |
|
426 |
Colloquial |
slip one over on v.
|
-i keklemek |
|
427 |
Colloquial |
scam on (one) v.
|
(birini) aldatmaya kalkışmak |
|
428 |
Colloquial |
scam on (one) v.
|
(birini) dolandırmaya kalkmak |
|
429 |
Colloquial |
scam on (one) v.
|
(birinin) parasını çarpmaya çalışmak |
|
430 |
Colloquial |
scam on (one) v.
|
(birine) kazık atmak |
|
431 |
Colloquial |
scam on (one) v.
|
(birini) üçkağıda getirmek |
|
432 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birini) haşlamak |
|
433 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birini) fırçalamak |
|
434 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birini) azarlamak |
|
435 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birine) fırça çekmek |
|
436 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birini) paylamak |
|
437 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birine) çıkışmak |
|
438 |
Colloquial |
thrash on (one) v.
|
(birini) eleştirmek |
|
439 |
Colloquial |
plant one on (one) v.
|
(birini) öpmek |
|
440 |
Colloquial |
plant one on (one) v.
|
(birine) öpücük kondurmak |
|
441 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
(birini) etkilememek |
|
442 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
(biri) üzerinde bir etki uyandırmamak/yaratmamak |
|
443 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
(biri) tarafından değer verilmemek |
|
444 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
(biri) tarafından takdir edilmemek |
|
445 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
(biri) tarafından anlaşılmamak |
|
446 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
boşa gitmek |
|
447 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
bir yere varmamak |
|
448 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
kaybolup gitmek |
|
449 |
Colloquial |
be lost on (one) v.
|
(birine) bir şey ifade etmemek |
|
450 |
Colloquial |
be one up on someone v.
|
birinden üstün olmak |
|
451 |
Colloquial |
be one up on someone v.
|
birinden bir adım önde olmak |
|
452 |
Colloquial |
be one up on someone v.
|
birinden avantajlı durumda olmak |
|
453 |
Colloquial |
be one up on someone v.
|
birinden önde olmak |
|
454 |
Colloquial |
hit on (one) v.
|
(birine) kur yapmak |
|
455 |
Colloquial |
hit on (one) v.
|
(biriyle) flört etmek |
|
456 |
Colloquial |
hit on (one) v.
|
(birine) yazmak |
|
457 |
Colloquial |
hit on (one) v.
|
(birine) asılmak |
|
458 |
Colloquial |
hit on (one) v.
|
(birine) yavşamak |
|
459 |
Colloquial |
mouth on (one) v.
|
(birini) ihbar etmek/ele vermek |
|
460 |
Colloquial |
snitch on (one) v.
|
(birini) ispiyonlamak |
|
461 |
Colloquial |
snitch on (one) v.
|
(birini) gammazlamak |
|
462 |
Colloquial |
sweet on (one) adj.
|
(birine) aşık olmuş |
|
463 |
Colloquial |
sweet on (one) adj.
|
(birine) tutulmuş |
|
464 |
Colloquial |
sweet on (one) adj.
|
(birine) bayılmış |
|
465 |
Colloquial |
sweet on (one) adj.
|
(birine) aşık |
|
466 |
Colloquial |
sweet on (one) adj.
|
(birine) vurulmuş |
|
467 |
Colloquial |
on one level expr.
|
bir açıdan |
|
468 |
Colloquial |
keep an eye on this one expr.
|
bir gözün bunda olsun |
|
469 |
Colloquial |
on one condition expr.
|
tek bir şartla |
|
470 |
Colloquial |
this one is on (one) expr.
|
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
|
471 |
Colloquial |
this one is on (one) expr.
|
bu (yiyeceği, içeceği) biri ödeyecek |
|
472 |
Colloquial |
this one is on (one) expr.
|
bu (yiyeceğin, içeceğin) parası birinden |
|
473 |
Colloquial |
this one is on (one) expr.
|
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
|
474 |
Colloquial |
this one is on (one) expr.
|
bu (yiyeceği, içeceği) biri ısmarlıyor/ısmarlayacak |
|
475 |
Colloquial |
this one is on (one) expr.
|
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
|
476 |
Colloquial |
This one is on someone expr.
|
bu (yiyecek, içecek, sefer) birinden |
|
477 |
Colloquial |
This one is on someone expr.
|
bu (yiyeceği, içeceği) biri ödeyecek |
|
478 |
Colloquial |
This one is on someone expr.
|
bu (yiyeceğin, içeceğin) parası birinden |
|
479 |
Colloquial |
This one is on someone expr.
|
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
|
480 |
Colloquial |
This one is on someone expr.
|
bu (yiyeceği, içeceği) biri ısmarlıyor/ısmarlayacak |
|
481 |
Colloquial |
This one is on someone expr.
|
bu (yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
|
482 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
birinin hatası |
|
483 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
birinin suçu |
|
484 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
birinin mesuliyeti |
|
485 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
sorumluluğu birinde |
|
486 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
(yiyecek, içecek, sefer) birinden |
|
487 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
(yiyeceği, içeceği) biri ödeyecek |
|
488 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
(yiyeceğin, içeceğin) parası birinden |
|
489 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ödenecek |
|
490 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
(yiyeceği, içeceği) biri ısmarlıyor/ısmarlayacak |
|
491 |
Colloquial |
be on (one) expr.
|
(yiyecek, içecek, sefer) biri tarafından ısmarlanacak |
|
492 |
Colloquial |
(one) could go (on) all day (about something) expr.
|
(biri bir şey hakkında) bütün gün konuşabilir |
|
493 |
Colloquial |
(one) could go (on) all day (about something) expr.
|
(biri bir şey hakkında) uzun uzadıya konuşabilir |
|
494 |
Colloquial |
(one) could go (on) all day (about something) expr.
|
(biri bir şey hakkında) durmadan konuşabilir |
|
495 |
Colloquial |
(one) could go (on) all day (about something) expr.
|
(biri bir şey hakkında) sonsuza kadar konuşabilir |
|
496 |
Colloquial |
that's one on you expr.
|
bu senin salaklığın |
|
497 |
Colloquial |
that's one on you expr.
|
bu senin aptallığın |
|
498 |
Colloquial |
that's one on you expr.
|
bu senin enayiliğin |
|
499 |
Colloquial |
that's one on you expr.
|
bu aptalca bir hata |
|
500 |
Colloquial |
that's one on you expr.
|
bu salakça bir şaka |
|